30.10.2006

30.10.2006 Protokol

Köln Edebiyat Sohbetleri Tutanagi

Tarih: Cuma, 20.Ekim 2006

Yer: Mine/Isik Selen adresinde

Katilanlar: Mine Abla, Isik Abi, Zafer Simet, Songül, Nil, Vildan, Nuray, Ebru,
Meltem, Hüseyin Günbey, Besen, Zafer Tastan, Burak Türkyilmaz,
Burak Kaplan, Oktay, Emrah, Hasan ve sonradan katilan mutlu cift
Arzu ve Ali Coskun

Toplantinin akisi ve tartisilan konular:

- Gruba yeni katilan Nil kendini tanitti
- Mine Ablanin hazirladigi “Baslarken” baslikli acilis konusmasi
- Önümüzdeki toplantilarimizda ele alacagimiz kisi ve konular
- Ruhi Su`nun esi Siddika Su yasama gözlerini yumdu
- Frankfurt Kitap Fuari`nda iki ayri Türk Standi
- Nobel Ödülü ve Orhan Pamuk ile ilgili sahsi fikirler
- Cay molasindan sonra okunan ve okunmasi düsünülen gazetelerden alintilar
- Orhan Pamuk ne dedi?

Degerli arkadaslar, isterseniz önce Mine Ablanin toplanti baslarken grubumuz ve toplantilar hakkinda düsüncelerini toparladigi güzel yaziya ve önümüzdeki dönem yapmak istedigimiz calismalara tekrar bir göz atalim:

„Baslarken...

Ilk kez 16 Nisan 2004 de biraraya gelmistik sevgili arkadaslar... 2,5 yil önce. Ilk günden beri gruba katilip yasamina toplantilari katan, olaya sahip cikan, toplantilara katildikca yönlendiren arkadaslar -cekirdek grup- yaninda ugrayip bakanlar, aradigini bulamayanlar, baska beklentilerle gelip bir türlü havaya giremeyenler oldu. Her gelene hosgeldin demedik, secici olduk, gidenlere güle güle dedik ve yeni katilip bizimle olmaktan, aradigini bulmaktan memnun olanlari coskuyla karsiladik...

Birlikte cok seyler yasadik, yasiyoruz, yasayacagiz... Dostluklar, arkadasliklar dogdu, evlenenler, cocuklananlar, arayis icinde olanlar, tatli günler, problemli devreler derken gecti bu 2,5 yil.

Biz, yani Isik`la ben sizleri önce Edebiyat ve Sohbet Grubu`na katilan genc arkadaslar, daha sonra yavas yavas, genc dostlarimiz, kiminizi cocuklarimiz, kardeslerimiz olarak görüp bütünlestik. Kiminizle daha mesafeli, kiminizle daha sicak, gönül gönüle iliskilerimiz oldu. Zaman zaman büyük bir aileymis gibi paylastik, eglendik, konustuk... Iste bu paylasma olayina büyütec tutunca, zaman zaman birseyler eksik kaliyor mu? Sorusu takildi kafama. Kisisel iliskileriniz, arkadasliklariniz, dostluklariniz, mesafeniz konusunda karar sizin... Ancak konu evlenme, dogum, hastalik, sevincler, tasalar ise, iki haftada bir entellektüel düzeyde ama sicak bir ortamda biraraya geldiginiz arkadaslarla (altini ciziyorum) yeteri kadar paylasip, ilgi gösteriyor muyuz, 3-5 dakikalik bir telefonla olsun paylasiyor muyuz yoksa eksik mi kaliyor birseyler? Yanit almak icin degil, sadece hatirlatmak icin sordum bu soruyu „Mine Abla“ derken, grubun basi oldugumu düsünürken, bana bunlari hatirlatma izni de vereceginizi düsünüyorum.
Biz hem edebiyatimizi, kültürümüzü, gelenek-göreneklerimizi konusalim, birbirimize aktaralim, paylasalim hem de birlikte geliselim istedik kapilarimizi size acarken.
Gelismenin ilk sarti da düsünmek, kendini hep hakli görmemek, sosyal, paylasimci olmak
ve ufkunu genis tutmak diye düsünüyorum. Bunda hizli bir yasamin icinde günlerimizi nasil yasarsak, ömrümüzü de öyle yasayacagimizi varsayarsak, sevgiye, paylasmaya, pozitif enerjiye, vefaya, dostluga, hatirlamaya, gönül almaya, acilari paylasma ve azaltmaya, sevincleri paylasip cogaltmaya ayiracagimiz kisacik zamanlarin bizi gelistirip „insan“ yapacagina inaniyorum.

„Mutluluk yoktur, mutlu anlar vardir“ dan yola cikarsak, mutlu anlarinizi neyin yarattigina, benmerkezci mi yoksa paylasimci mi oldugunuza bir bakin. Sizi mutlu eden, hakettiginize inandiginiz seyleri baskalarina sunabiliyor, siz de mutlu edebiliyor musunuz? Isterseniz bir toplantimizi mutluluk, paylasma, gelisme gibi konulara ayirip irdeleyebilir, hem birbirimizi hem kendimizi tanimaya calisir, bu konuda yazilan birseyler de okuruz. Tabii isterseniz veya isteyenlerle yapabiliriz bunu.

Yeni bir döneme girerken, bir kez daha gözden gecirelim istedim grubu, iliskilerimizi, toplantilari, yaptiklarimizi, yapmak istediklerimizi. Hatta sorular sorun istiyorum kendinize; „olay bana ne veriyor, ben olaya ne katiyorum, neresinde duruyorum? Bana kültür olarak, altyapi olarak, hobi olarak, insan olarak ne katiyor? Bir anlamda kulüp niteligindeki bu topluluktan memnun muyum? Topluluk benden memnun mu? „Eh yoklukta vakit geciyor, daha iyisi yok simdilik“ mi, „Aradiklarimin, beklentilerimin cogunu karsilayan, yasam bicimime uyan, birlikte olmak istedigim insanlarla oldugum toplantilar... iyi ki var...“ mi?

Tayyip bey`in dedigi gibi „uzun ince bir yoldayiz“. Birliktelikler insan yasamina birseyler getirirse, birlikte gelisilir, birlikte olunmaktan mutlu olunursa güzel…
Bayramlarda toplanalim teklifimi yaparken biraz da birlikte keyifler, güzellikler paylasalim sazli-sözlü olsun aradabir ki, hani insan birbirini ya sofrada, ya yolculukta tanirmis var ya,
bu toplulugun kurallari kendiliginden olussun istedim.

Yeni dönemde gecen dönem sözü verilen calismalar var, simdi siz siralayin ben buraya tekrar yazayim ki vazgecen ya da eklenen var mi görelim:

– Zafer Tastan: Orhan Pamuk, Kar
(05.11.06, 11:30h Schauspielhaus`da okuma)
- Zafer Simet: Murathan Mungan
– Burak Türkyilmaz: Ömer Hayyam
– Hüseyin¬ Günbey, Erdem: Aziz Nesin, Can Yücel
– Meltem: Jack Delon, Istanbul
– Ebru: Duygu Asena
– Hasan ve Songül: Yunus Emre
– Meltem: Yigit Kalabas, Zamanya¬¬

Orhan Pamuk ve Nobel olayi gibi gündemin kendiliginden olustugu veya birimizin teklif getirmesi gibi eklenmeler olabilir. Konular, konuklar da olabilir, bu devre mesela Sunay Akin gelecek, önümüzdeki ay yanilmiyorsam, birkac tasari daha var, ama önce iliskiye gecip olabilirligini görüp sonra gündeme getirelim diyorum. Kendi kendimize gelin-güvey olmadan. Ha gelin-güvey derken sözlenenleri, nisanlananlari, evlenenleri, cocuklananlari da bir toplantiyla kutlasak mi? Bu isin senlikli yani, keyiflerin yaninda zor günler de olabilir, vakit, kosusturma gibi nedenlere siginmak yerine birlikteliklerinizi düsünüp boslamayalim birbirimizi... Hepinizi cok seviyorum HOSGELDINIZ...“
„Mutluluk yoktur, mutlu anlar vardir“ cümlesini de iceren bu güzel yaziyi okuduktan sonra aramiza yeni katilan ve spordan sorumlu Nil arkadasa grubumuz adina ben de bir kez daha HOSGELDIN diyorum ve bize doping hakkindaki düsüncesini ilerki toplantilarda anlatmasini istiyorum.

Sidika Su

Isik Abi bize Zeynep Oral`in Cumhuriyet gazetesinde yayinlanan Ruhi Su`nun esi Sidika Su`nun ölümüne iliskin „Ölürüm ölürüm aklim sendedir“ yazisini okudu ve Sidika hanimin yalniz Ruhi Su`ya degil, ayni zamanda emege, daha güzel bir dünya umuduna kendini adamis bir insan olduguna degindi ve kadin olmanin zor bir zanaat oldugunu belirtti.
„Hele Türkiye`de kadin olmak daha da zor... Hele hele düsünen, düsüncelerini hayata gecirmeye calisan, bu ugurda caba veren, bu cabasi nedeniyle engellenen, cezalandirilan ama bunlara karsin yine de düsüncelerinden hic ama hic ödün vermeyen bir kadinsa“

1942 yilinda TKP`ye (Türkiye Komünist Partisi) üye olan ve 1946 yilinda Ankara Dil Tarih Cografya Fakültesi`ne giden Sidika Hanim Ruhi Su`nun sefligini yaptigi koroda türkü söylüyor. 1951-52 yillarinda yapilan tutuklamalar sonrasi evinden alinip Istanbul Sansaryan Han`ina götürülen Sidika Su 3,5 yilini Harbiye Cezaevi`nde geciriyor. Ruhi su ile cezaevinde evlenen Sidika Su 1958 yilinda tahliye oluyor...

1985 yilinda esi Ruhi Su`yu kaybeden Sidika Su simdi kendisi aramizdan ayriliyor.
Tüm sevenlerine ve hayranlarina bassagligi dileklerimizi yolluyor ve kalanlara uzun ömürler diliyorum...

Frankfurt Kitap Fuari`nda iki ayri Türk standi

Hindistan`in onur konuk ülke oldugu fuara Türkiye iki ayri standla katildi. Biri Yapi Kredi Yayinlari`nin destegiyle acilabilen Türkiye Yayincilar Birligi standi ve digeri de Kültür ve Turizm Bakanligi`nin destegiyle acilan Basin Yayin Birligi standi. Dogan Hizlan Hürriyet gazetesindeki yazisinda Istanbul Kültür A.S. ve Istanbul Ticaret Odasi`nin yanisira 2007 yilinin Mevlana yili olmasi dolaysiyla Konya Beledyesi`nin de fuara katildigini bildiriyor.

Türk edebiyatinin disa acilmasina iliskin her iki standa da calisma örnekleri sergileniyor. Tanitilan yazarlarin basinda tabiki Yasar Kemal ve Orhan Pamuk geliyor. Bu iki degerli yazarimizin yanisira Türkiye Yayincilar Birligi standinda Nedim Gürsel, Feridun Andac, Deniz Kavukcuoglu, Enver Ercan, Gülsüm Cengia, Vecdi Sayar ve Basin Yayin Birligi standinda Ömer Erdem, Yekta Kopan, Hasan Ali Toptas gibi yazarlara yer verilmis.
Ayrica TEDA Projesi kapsaminda Kültür ve Turizm Bakanligi`nin konuk yazarlari Adalet Agaoglu, Hilmi Yavuz, Besir Ayvazoglu ve Yakup Celik`te fuara katilacaklar.

Nobel Ödülü`nün Orhan Pamuk`a verilmesi ile ilgili sahsi fikirler

Nobel Ödülü Isvec Kraliyet Bilimler Akademisi tarafindan her yil cesitli dallarda veriliyor.
Toplantiya katilan arkadaslarin bu yil Nobel Edebiyat Ödülü`nün Orhan Pamuk`a verilmesine iliskin dile getirdikleri fikirlerini toparlayacak olursak, verilen kararin arkasinda siyasal gelismelerin etkisinin oldugunda hemfikiriz.

Ödülün Orhan Pamuk`a verilmesine bir türk olarak sevinip gurur duyanlarimiz oldugu gibi, ödülün ilk kez bir türk yazara verilmesini buruk bir sevincle karsilayip ama aslinda Yasar Kemal`in bunu daha cok hat ettigini dile getirenlerimiz de oldu.
Orhan Pamuk`un söylemlerini tasvip etmeyip siyasetin hayatin her alaninda var oldugunu dile getiren ve verilen ödülün türk edebiyatina olumlu katkilarinin olacagindan sözeden arkadaslarimiz oldu.

Bu arada “Orhan`i sevmiyorum demedim” diyen Oktay arkadasimiz aslinda ayni zamanda Orhan Pamuk ile ilgili toplumumuzda var olan farkli yaklasimi da dile getirmis oldu. Onu ve yazdigi romanlari beyenerek okuyup sevenlerin oldugu gibi ona bir türlü isinamayan ve yazdiklarini okumakta zorlananlarda var. Aldigi ödülden dolayi onu yeterince tanimayanlarin kendisini tanimak isteyecekleri ve eserlerini okuyacaklari kesin.

Orhan Pamuk`un 1 milyon Ermeni`nin ve 30 bin Kürt`ün öldürülmesini dile getirmis olmasinin ve Kar kitabinda dile getirmis oldugu siyasi olgularin ödülün verilmesinde etkisi olduguna parmak basildi. Ayrica Fransa Parlamentosu`nda alinan sözde ermeni soykirimi ile ilgili kararin ödülün verilmesiyle ayni zamana denk gelmesinin tesadüf olmadigina isaret edildi.

Zafer Simet arkadasimiz esinin Orhan Pamuk`un eserlerini hem almanca ve hem de türkce okudugunu ve kendisinin “Yeni Hayat” kitabini okurken cok zorlandigini ve kisi olarak Orhan`i cok ilginc, yazmaya asik bir yazar olarak algiladigini belirtti. Zafer hanim ayrica oglu Felix`in “annem Orhan Pamuk`a gitmek icin bütün paralarimi aldi” dedigini o her zamanki güzel anlatim tarziyla dile getirdi ve olayin dogrulugunu onaylarken yazarin Orhan degil de hayrani Murathan Mungan oldugunu bize bildirdi.

Mine Abla insanlarin bu ödül sayesinde 12 dev adam ve futbolun yanisira simdi birazda edebiyat üzerine kafa yoracaklarini, nobelin ne demek oldugunu kendilerine soracaklarini, ödül almis bir Türk`ün de var oldugunu insanlarin düsüneceklerini söyledi.

Burak Türkyilmaz arkadasimizin da yazi terzini begenmedigi Orhan Pamuk genelde zor okunan bir yazar olarak bilinir, ama Zafer Tastan arkadasimizin da belirttigi gibi Kar romani ile ayni zamanda sürükleyici de olabiliyor. Bu kitapta bahsedilen Kars ilimizin sadece ruslar tarafindan degil de, hollandali mimarlar tarafindan da insa edildigi ve bu nedenle avrupai bir görünüme sahip oldugunu Zafer arkadasimiz bize aktardi ve 5 Kasim`da olacak okuma aksamina degindi.

Orhan Pamuk`u “cizdim” diyen ve aramiza yeni katilan Nil arkadasa Mine Ablanin tavsiyesi: “reddetme, anlamaya calis” oldu.

Hüseyin arkadas devlete yüklenerek, ögrendiklerimizi gec ögrendik, manipulasyonlar icinde dogrulari bulmanin zor oldugunu belirtip daha önce nobel alan Harald Pinter`in konusmasinda insani sorumluluktan söz ettigini oysa Orhan Pamuk`un bu yönde kelime sarfetmediginin altini cizdi. “Bu ödül siyasi bir ödül degildir” deniliyorsa, bu verilen kararin siyasi etkiler altinda verildiginin bir kanitidir diyerek nobel ödülünün hep tartisilan bir ödül oldugunu belirtti. Orhan Pamuk`u sentetik bir yazar olarak algilayan Hüseyin, Yasar Kemal`in, Aziz Nesin`in birer isik olduklarinin altini cizdi ve Yasar Kemal`in anti emperyalist oldugu icin kendisine nobel ödülü verilmedigini öne sürdü.

ARA - CAY MOLASI

Verilen cay molasindan sonra nobel ödülü ve Orhan Pamuk ile ilgili gazetelerden alintilar okundu ve okunanlar üzerinde konusuldu.

Gelemeyen arkadaslari da düsünerek ben okuduklarimiz ve okumayi düsündügümüz gazete sütunlarindan kendimce yararli buldugum alintilari asagiya aliyorum:

Dogan Hizlan: “Nobel`den Türk edebiyati nasil yararlanir”
- 2008 Frankfurt Kitap Fuari`nda Türkiye onur konuk ülke olacak.

Gündüz Vassaf: “Kitap nasil okunmali ve Pamuk`a tesekkür”
- Bilge kisiler vardir ki aptallasana kadar okur (Schopenhauer).
- Bir kitabi okumaya basladiktan sonra, yeterince gayret göstermeyip, hitap tarzi, dili, alistigimizdan cok farkli diye cabucak biraktigimizi, okunamayacak kitap yazmis diye yazarini kücümseyerek kendimizi aldattigimiz gibi, hosumuza gitmese de is yarim birakilmaz inadiyla sonuna kadar pek bir sey anlamadan okudugumuz kitaplar da var.
- Ingiliz feylosofu Francio Bacon, bazi kitaplar bir an icin tadimlik, basilari bir cirpica okunabilen, pek azi ise hazmetmek icindir der. Orhan Pamuk`un kitaplari Bacon`un tarif ettigi türden.

Zeki Coskun: “O. Pamuk - bize - ne yapti”
- Orhan Pamuk bize ne yapti da Nobel`i aldi?
- “Bati, dünyanin geri kalanina yasattigi asagilanmanin farkinda degil.”
- Ötekine benzeme, ötekilesme, kendin olamama, eksiklik duygusu, durumu, acisi…
- Modernlesme, degisme, kendini ona göre uyaralama mecburiyeti…
- Nobel jürisinin ödül gerekcesi: “Dogdugu sehrin melankolik ruhunu ararken kültür birlesmeleri ve catismalarini anlatmak icin yeni semboller kesfetti”
- Melankoliye osmanlicada “malihulya” deniliyor, yunanca asli ve anlami ise karasafra`dir. Acinin, ruhsal ve zihinsel acinin adidir melankoli. Yani sehrin ötesinde insana özgü bir durumdur, duyumdur.

Erol Manisali
“Bicak sirti-Aydinin, Emperyalizmin Yaninda Durma Özgürlügü Var mi?”
- Ne güzel olurdu, Orhan Pamuk Irak`in isgaline baskaldiran bir yazar olsaydi. Söyle diyebilseydi: „Ben sömürgecinin karsisindayim, mazlumlarin yanindayim.
- Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü`nü aldi, ne büyük bir olay bu. Benim insanlarimdan, benim halkimdan, ülkemden biri bu basariyi elde etti. Sevinmem, övünmem gerekir ama sevinemiyorum bir türlü, övünemiyorum…
- Söyledikleri ile Fransiz Meclisi`nin sömürgeci ve fasist kararlar almasina yardim etti.
- Avrupa bir insanlik sucunu ödüllendirdi. Ödüller hep sömürgecinin, Avrupa`nin gözü ile bakanlara verilir, isbirligi yapanlar ödüllendirilirler.
- Sanatci, edebiyatci, aydin “aydinlik bakmak” zorundadir. Sömürgecinin yaninda olma hakki yoktur. Halkin yaninda, ezilenin yaninda ve tarafinda durmak zorundadir. “Düsünce özgürlügü var, istersem emperyalizmin yaninda dururum” diyemez. Dedigi anda aydin olma kimligini kaybeder.
- Sanat, edebiyat ve düsünce, insanliga ve insani degerlere hizmet icindir. Insanin yüceltilmesi icindir, iste bu nedenle sömürgecinin masasi olamaz.
- Orhan Pamuk hicbir siyasal mesaj vermeseydi veya emperyalizme karsi bir durus sergileseydi ve sonunda bu ödülü alsaydi, yalniz Türk degil, dünya halklarinin büyük cogunlugunun kalbine gömülürdü. Eger bunlari yapmis olsaydi acaba kendisine Nobel ödülü verilir miydi?
- Bugün Türk kamuoyu Orhan Pamuk`a „emperyalizmin ödüllendirdigi bir yazar“ olarak bakmaktadir. Aslinda onun kimliginde “Türkiye`nin emperyalizm karsisindaki arayislari“ tartisilmaktadir.

Erol Manisali: 19 Aralik 2005`te yayimlanan yazisi “Orhan Pamuk Nobel`i Garantiledi”
- “Orhan Pamuk meselesinde olan biteni serinkanli görmeye calisiyorum. Pamuk, kitaplari cok satan popüler bir yazar. “Pamuk meselesi” bundan mi kaynaklaniyor? Hayir, onun sözde Ermeni soykirimi meselesinde, “ABD ve AB`nin siyasi cevrelerinin görüslerine destek vermesinden” kaynaklaniyor. Ayrica bu destegi verirken de Türkiye`yi asagilayici bir üslup kullaniyor.
- Baskan Bush Ortaköy`de yaptigi ünlü konusmasinda Orhan Pamuk`tan övgü ile söz ediyor. Brüksel siyasi ve bürokratik cevreleri de onu cok seviyorlar.
- Pamuk`un sözde Ermeni soykirim tezleri konusunda söylediklerine bakiyoruz: Batili bilim adamlarinin cogunlugu da bu görüslere karsi cikiyorlar. Eskilerden bir ani: Mayis 1978, Prof. Stanford Shaw ile Los Angeles`ta randevum var. Ama ancak 10-15 dakika görüsebiliyoruz... Cünkü evi bir gün öncesinde Ermeni teröristler tarafindan bombalanmis, adam Türkiye`ye kaciyor. Fransiz mahkemesi birkac yil önce Prof. Bernard Lewis`i suclu buluyor. Cünkü o, kitaplarinda Avrupa Parlamentosu`nun aldigi siyasi kararlara “uymamis!”
- Ayni komik durumu, Türk Tarih Kurumu`nun baskani Isvicre`de yasiyor. Icinde terör ve fasizmin yer aldigi hukuk disi bir durum.
- Orhan Pamuk, Amerikali ve Avrupali bilim adamlarinin bircogunun katilmadigi; buna karsilik Washington`in ve Brüksel`in siyasilerinin ve bürokratlarinin dayatmak istedikleri emperyalist tutuma destek veren aciklamalar yapiyor.
- Baskan Bush`un ve Brüksel cevrelerinin Orhan Pamuk`a verdikleri destegin nedenleri de ortaya cikiyor. Ben söylemiyorum, kendileri söylüyorlar.
- Bir parantez acip ABD ve AB`nin soguk savas sonrasinda Türkiye ve Ortadogu politikalarina bakalim. Avrupa Parlamentosu`nun kararlarina, ABD organlarinin tutumuna baktigimiz zaman Kürdistan ve Ermenistan projelerinin devreye sokuldugu anlasiliyor.
- AB ülkelerinin her biri art arda “soykirim kararlari” cikariyor. Bunlar Lozan`i Sevr`e tasimaya yönelik kararlar ve politikalar.
- Bu arada Irak; ABD, Ingiltere ve kimi diger AB üyeleri tarafindan isgal ediliyor. 21. yüzyilin en büyük soykirimi baslatiliyor.
- Orhan Pamuk kalkip Batili tarihcilerin bile desteklemedikleri Yeni Emperyalizmin, Brüksel`in ve Washington`in agzindan dile getirdigi görüsleri tekrarliyor. Ve bu nedenle Bush`tan ve Brüksel`in memurlarindan destek aliyor. Emperyalizmin cirkin yüzünün icimize yansiyan carpikligini yasiyoruz.
- Orhan Pamuk acaba Irak`in isgaline karsi cikan bir yazar ve düsünür olsa durum nasil olurdu? Bush ve Brüksel memurlari Pamuk`a hangi gözle bakarlardi? Yüzüne bile bakmazlardi, adini bile hatirlamazlardi.
- Emperyalizmin görüslerine destek verdiginiz zaman sizi göklere cikarirlar. Cünkü onlarla “cikar ortakligina” girmis olursunuz.
- Isin en aci ve carpici yani da su, sörmürgecilerin ekmegine yag sürüyorsunuz ve bunu özgürlük adina, demokrasi adina diye pazarliyorsunuz! Türkiye ve bölge ülkelerine karsi Bati emperyalizminin yaninda yer aliyorsunuz. Ne aci… Olayin en cirkin ve rahatsiz edici yani bu.
- Sevgili Turgut Özakman, sevgili Yücel Askin, sizlerin arkasinda Bush`lar yok, Brüksel yok, ne mutlu size… Arkanizda bu topraklarin insanlari var, yolunuz acik olsun…”

Emin Cölasan: “Nobel`li “Türk”… Maskenin arkasi”
- Prof. Dr. Erol Manisali, olacaklari hepimizden önce görmüstü (19 Aralik 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazi)
- TC uyruklu ve Nobel`li arkadasin bir romanindan Atatürk`le ilgili birkac alinti: “Cocuklugunda kiz kardesiyle tarlada karga kovalayan sapik bir padisah… Sonra kasaba meydanina dolanir, Atatürk heykeline sican güvercinleri ayiplar… Atatürk kendini ickiye vermis meyhane kalabaligina Cumhuriyet`i emanet etmis olmanin güveniyle gülümsüyordu… Atatürk`ün leblebi zevkinin ülkemiz icin ne büyük bir felaket oldugu…”
- Rahmetli Ahmet Taner Kislali öldürülmeden kisa süre önce, 27 Ocak 1999 tarihli yazisinda Orhan Pamuk icin söyle yaziyordu:
“Inandiklarini acikca savunanlara hep saygi duydum. O düsüncelere karsi olsam bile. Ama o yürekliligi göstermeyip de bunu sinsice yapmaya “bityenigi” sokusturanlara hep tiksinerek bakmisimdir. Bunu hep zayif bir kisiligin, zavalli bir ruh halinin yansimasi olarak görmüsümdür. Oyun maskesiz oynanmalidir. Cirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm „gercek aydinlar“ görev saymalidir... Ve Pamuk adli yazari isteyen okumali, isteyen sevmelidir. Ama ne oldugunu, kim oldugunu bilerek! Maskenin ardindaki gercek yüzü görerek!“
- Yine de, ben bu arkadasa Nobel Ödülü verilmis olmasindan dolayi cok mutluyum valla. Nicin?... Cünkü onun kimliginde „TC“ yaziyor. O bir „Türk!“. Inanmayan nüfus kagidina, pasaportuna baksin!
- Arkadas ABD ve AB`yi hosnut kilmayi basarmis, kulisini yapmis ve yaptirmis, Fransiz Parlamentosu Ermeni tasarisini onaylarken, ayni anda ödülü kapmis. Rastlanti!

Erdal Atabek “2000`li yillarda-Ödül”
- Ödüller ve cezalar bir insanin gelisiminde özel bir önem tasir.
- Nobel Edebiyat Ödülü bir yazara sadece yapitlari icin degil, baskilara karsi cikan tavri, baski altinda oldugu halde buna karsi cikma cesareti icin de verilmektedir.
- Orhan Pamuk bir imza gününde birlikte olmanin tanikligiyla da, bende hep „samimi, girisken, konuskan, alcakgönüllü, düsüncelerini, duygularini disa vuran“ bir izlenim uyandirmistir. Kitaplarini, Cevdet Bey ve Ogullari disinda cok begenerek okuyamadim. Ama elbette bu öznel bir degerlendirmedir ve onun edebi degerini belirtemez. Bu her okur gibi benim de hakkim olan bir degerlendirmedir.
- Ancak bu ödülün verilisinde siyasal etkilerin agirlikli yeri de acikca görülüyor olmalidir. Orhan Pamuk Ermeni ve Kürt katliamlarina iliskin sözleriyle hem resmi tutuma muhalif tavrini aciklamis hem de Avrupa kamuoylarinin görüslerine paralel bir tutum göstermistir.
- Aslinda Orhan Pamuk`a verilen ödül ile Fransa`nin Ermeni soykirimi kararlari nitelik acisindan birbirini tamamlamaktadir. Bunu nasil degerlendirecegi ise ödül alan yazarin hakkidir ve sorumlulugudur.
- 1964 yilinda Jean Paul Sartre kendisine verilen Nobel ödülünü kabul etmedigi zaman kendi hakkini ve sorumlulugunu farkli yorumlamisti.
- Bu ödülün Türk edebiyatina degil, Orhan Pamuk kimligine verildigi kanisindayim.
- Onu „icimizden biri“ degil, „disimizdan biri“ olarak görüyorum.
- Benim ödüllerim Fazli Hüsnü Daglarca`ya, Yasar Kemal`e, Aziz Nesin`e, Server Tanilli`ye Ataol Behramoglu`na verilmistir.
- Ülkem de bu „ödüle ac“, „basariya susuz“ tavrini degerlendirmelidir. Disardan gelen herseyi bas taci yapip, icerdeki her seyi fark etmez görünmenin de bir aciklamasi vardir elbette.
- Dogru bir özdeyistir: „Sen kendini kücük görmeden kimse seni kücük göremez.“
Bekir Coskun: „Orhan Pamuk`u vurmali...“
- Misirlilar öyle yaptilar. Islam aleminin tek Nobel Ödülü`nü alan yazari Necip Mahfuz`u önce her sokaga ciktiginda kovaladilar. Sonra bircok kez dövdüler. Nihayet kolundan bicakladilar, kolu sakat kaldigi icin asla bir daha yazamadi. Biz de yapabiliriz…
- Orhan Pamuk`un „Bu topraklarda 1 milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürüldü“ seklindeki sözlerinden dolayi bu ödülü aldigi görüsü öne cikiyor.
- Lütfen dönüp bakin artik ; sadece kendini hakli gören bu hosgörüsüz, bu fanatik, bu ortacag yapisi ile daha fazla gidilmiyor.
- Fransa`nin ilkel yasasina yeterince kizamazsiniz ; benzeri coktandir bizde oldugu icin..
- Orhan Pamuk`un Nobel Ödülü almasina yeterince sevinemezsiniz ; o ödülü ulusal söylemlerle catisarak aldigi icin…
- Bizim kusaklar her zaman böyle iki zit duygunun arasinda kalip ezildi dostlar ; aci ile sevincin, özgürlük ile tutsakligin, kavga ile barisin, mutluluk ile mutsuzlugun… Yeni kusaklar ezilmesin. Cocuklarin hatiri icin... Artik dönüp kendimize bakmamiz gerekiyor. Böyle gidilmiyor... Gidilemez...

Perihan Magden: „Pamuk`un bu ödülü Türkce`ye, Türkiye`ye, Türk yazarlarina, Türk sanatcilarina ciddi sekilde ilgiyi arttiracaktir. Baska yazarlarimizin önünü acacaktir. Hatta klasiklesmis eski yazarlarimizin bile önünü acacaktir. Orhan Pamuk`un bu durusunu da son derece yurtseverce buluyorum. Orhan Pamuk`un en dogal hakki Türkiye`nin tarihi, meseleleri hakkinda fikir beyan etmesi. Iftihar ediyorum bunlari söyleyebildigi icin.“

Zülfü Livaneli: „Cok sevincliyim. Hem Orhan Pamuk adina, hem Türk edebiyati adina bun sevincim. Yasar Kemal de 30 yila askin bir süredir Nobel`e en yakin yazarlardan biri olarak durdu. Türkiye`nin yüzyillardan süzülüp gelen köklü edebiyat gelenegi ve cagdas edebiyattaki gücü böyle bir ödülü coktan hak etmisti.“

Pinar Kür: „Öncelikle kendisini tebrik ediyorum. Türkiye`ye bu ödülün gelmesi hepimiz icin sevindirici olmustur. Ama adi edebiyat ödülü olsa da politik meselelerin agir bastigi bir durumdur bu. Bunu tüm dünya bilir. Özellikle Ermeni meselesinin Fransa`da oylandigi gün bu ödülün verilmesini manidar buluyorum.“

Murathan Mungan: „Pamuk`un görüslerine katilirsiniz, katilmazsiniz. O ayri bir tartisma. Ama sonucta ben, Orhan Pamuk`un bu ödülü almis olmasina cok sevindim.”

Yasar Kemal: “Sevgili Orhan, seni yürekten kutlarim. Hak ettigin bu ödülü almana cok sevindim. Bundan böyle de ayni tutkuyla yeni romanlar yazacagina güveniyorum. Inandiklarinin ardinda da inatla durmaya devam edecegine hic kuskum yok. Sevgilerimle”

Deniz Baykal: “Bu ödül, bizim edebiyatimizin evrensel degerini gösteren ve uluslararasi düzeyde kaliciligini güvence altina alan bir ödüldür.”

Recep Garip: “Burada ülkeye söveceksin, hakaretler yagdiracaksin, sonra uluslararasi ödül alacaksin. Bunu sik bulmuyorum. Ama bir vatandasimizin basarisi bütün Türk ulusunu sevindirir.“
Vahit Erdem: „Orhan Pamuk, Türk dostu görünmese de Türkiye Cumhuriyeti vatandasi olarak ödül almis olmasi memnuniyet vericidir.“

Ayhan Sefer Üstün: „Bu ödül de gösteriyor ki Nobel ödülü siyasallasmistir. Kim kendi toplumuna ters düsüyorsa bu tip ödüller alabiliyor.“
Orhan Pamuk ne dedi?

Columbia Üniversitesi`nde Türk edebiyati dersleri vermek icin 3 ayligina New York`ta bulunan Pamuk, ödülü kazandigini burada ögrendi. Pamuk, “Cok mutluyum. Büyük onur duydum. Ödülü almak icin Stockholm`e gidecegim” dedi.

- Orhan Pamuk, bu ödülün kendisine degil, Türk kültürüne, Türkce`ye ve Türkiye`ye verildigini düsündügünü söyledi.
- „Bana layik görülen ödül Türkiye`de kabul görmeli ve coskuya vesile olmali. Biz bunu, olaganüstü bir gecmisi ve büyük önemi olan Türk edebiyati icin bir seref vesilesi olarak kutlamaliyiz. Ben Türkce yaziyorum, bu edebiyatin bir parcasiyim ve ödüle layik görülen bir kisi olarad da bunun bir temsilcisiyim.“
- „Bir yazarin görevinin sadece güzel eserler yazmak olmadigini, bazi tartismalari da baslatmasi gerektigini“ söyleyen Pamuk, kitaplarinda „Bati ile Dogu`nun bir araya gelmesi isteminin“ islendigini kaydederek „ Barista olsun, anarside olsun, kesisme noktalari vardir. Dogu ile Bati, Islamiyet ile Avrupa arasinda catisma olmak zorunda degil. Eserlerim bunun icindir” dedi.
- “Bati ile Dogu arasinda bir uygarlik catismasi yasanacagi efsanesi, son yirmi yilin en tehlikeli düsüncelerinden biridir. Bu, pek cok ölümü beraberinde getirmistir. Kültür, cesitli etkilerin birbirleriyle harmanlanmasi ve birlesmesi demektir. Yapitlarim da bunu acikca göstermektedir.“
- Tüm arkadaslarinin bu ödülü almasini istediklerini, ancak bu konunun daha önce de sürekli gündeme getirilmesinin kendisini bir süre rahatsiz ettigini ifade eden Pamuk, „Artik hic kimsenin bana „Nobel Ödülü`nü ne zaman alacaksin“ diye sormamasi benim icin büyük bir rahatlama“ diye konustu.
- TCK`nin 301`inci maddesi, sözde Ermeni soykirimi ve medeniyetler catismasi konusunda sorulan sorulari yanitlamak istemeyen Pamuk „bugünün bu konulari konusma zamani olmadigini“ belirtti ve yalnizca Islam`in bir baris dini, Türklerin de barisci bir ulus oldugunu söylemekle yetindi.
- Yeni bir kitap projeniz var mi seklindeki soruyu yanitlarken ise „Evet, dört yildir üzerinde calistigim bir kitap var. Istanbul`da gecen bir ask hikayesini anlatacagim, bu kitabin gelecek yil Türkiye`de yayinlanacagini umuyorum“ dedi.

Evet arkadaslar, umarim yeterince gözünüzü yordum ve konuya iliskin degisik düsünceleri sunabildim... Bir sonraki edebiyat toplantimizda tekrar bulusmak üzere hepinize askin ödülü ile dolu mutlu anlar diliyorum...

Sevgi ve saygilarimla
Hasan Can
30 Ekim 2006

0 yorum:

About This Blog

About This Blog

  © Blogger template 'Contemplation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP