7.03.2011

Suçlu hepimiziz!

Bakalım bu hafta kaç kadın öldürülecek...

Suçlu hepimiziz!

Geçen hafta bugün “Suçlular hep aynı: Kadınlar ve çocuklar” başlığını koymuştum yazıma… Aradan tam bir hafta geçti. Bu bir haftada benim sayabildiğim kadarıyla on bir kadın daha katledildi.

Bu cinayetlerin çoğu yine aile meclisi kararıyla alındı. Cinayeti işleyen yine bir aile ferdi. Muhtemelen yine ya hiç ceza almayacak, ya da “iyi halden”, “faziletli davranıştan”, “tahrik olmuş” olmaktan ya da “namus” gerekçesiyle, en az cezayla sıyıracaklar. (Bir avukat kadın arkadaşım söylüyordu: Katile ceket giydirip, kravat taktırıp mahkemeye getiriyorlar, hâkim bakıp “iyi hal” deyiveriyor…) Belki de tıpkı Ogün Samast gibi, beni dehşete düşüren tanımlamayla “Suça sürüklenmiş çocuk” muamelesi yapıp “çocuğa” vah vah denilecek…

Kadına yönelik bu şiddet birçok gazetede ele alınıyor şu günlerde. Sayılar, istatistikler yayımlanıyor. Her mart ayında olduğu gibi duyarlılık ve bilinç arttırılmaya çalışılıyor… KA.DER’in kampanyası “275 Kadın Meclis’e” dolu dizgin ilerliyor…

Bugün ben başlığı değiştirdim: Suçlu hepimiziz… Baştan başlıyorum:

Suçlu Cumhurbaşkanı,

Başbakan, Meclis

Evet, suçlu Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan… İkisi de bugüne dek bir kez olsun kadına karşı yürütülen bu yaygın ve sistematik katliama karşı tek cümle söylemediler. İkisi de bugüne dek bu tür cinayetleri lanetleyen tek laf etmediler.

Kükremeleriyle ün ve korku salan Başbakan, “Ulan kadın öldürerek namus kurtarılmaz” diye bağırmak yerine, tam aksini yaptı: Kadına üç çocuk doğurmayı, ev içinde, aile içinde çalışmayı önerdi; kadın erkek eşitliğine inanmadığını söyledi. Yani kadına yönelik şiddeti körükledi!

Suçlu bu Meclis

Suçlu, kadının yaşama hakkını koruyamayan başta Adalet Bakanı ile Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan olmak üzere, tüm bakanlar ve bu Meclis!

Bir de böyle söyleyelim: Bu Meclis’in yüzde 92’si ERKEK! Yüzde sadece 8’i kadınlardan oluşan bir Meclis’ten ne beklenebilir ki! (Derhal belirtmeliyim: CHP milletvekillerinden özellikle Gaye Erbatur ve Canan Arıtman’ın ve kimi bağımsız kadın milletvekillerinin bu alanda verdikleri mücadeleyi yakından biliyorum, onlara teşekkürüm sonsuz…)

Ama bu Meclis, kadını şiddetten üstelik sadece kocasının değil, eski kocasının imam nikâhlısı, medeni nikâhlısı vb. zulmünden koruyacak, cezayı arttıracak, cezadan kurtuluş yollarını tıkayacak gerekli yasal düzenlemeyi yapamadı… Yasa elbet yeterli değil ancak caydırıcı olabilirdi…

Bu Meclis valiliklere korunma evleri, sığınma evleri kurdurtamadı. Oysa uluslararası antlaşmalara atılan imzalarla devletin böyle bir mecburiyeti var!..

Sonuçta bu Meclis, kadın kırımını sonlandıracak politikalar ortaya koyamadı. Bu nedenle yeni kampanyayı, “Meclis’in yarısı kadın” kampanyasını canı gönülden destekliyorum.

AKP iktidarında kadının durumu geriledi. Dünya Ekonomik Forumu 2010 Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda Türkiye’de kadının yeri, 134 ülke arasında sondan 8. sıraya düştü. Tam 16 sıra birden geriledi.

Suçlu: Medya

Tamam, medyamız da erkek egemenliği altında. Hep böyleydi… Şimdi yeni bir çığır açıldı: Kadına yönelik şiddeti “kınarmış gibi” yapıp daha çok, daha çok vurmak, belden aşağı vurmak…

Son zamanlarda kimi köşe yazarlarının dizginlenemez bir açlık, bir iştahla yazdıkları; kin, öfke, nefret dili ve söylemini tırmandırdıkları; kendi pisliklerini, hastalıklarını göz önüne seren kadın düşmanı yazıları, inanın beni şaşırtmaz oldu. (Adlarını yazmıyorum, yazarsam, yazım pislenir!)

Nasıl olur da yazıişleri müdürleri, editörler, bu yazıları basarlar diye soran genç meslektaşlarıma şunu diyeceğim: Onlar da için için gülüp “amma geçirmiş” diye keyif alıyordur! Yoksa izin vermezler!

Sansasyonun baş tacı edildiği toplumlarda şaşmamak gerek. Bir yandan kadına şiddeti lanetleyip, öte yandan satışı arttırma yöntemi olarak kadın bedeni teşhir eden bir gazeteden; “tecavüz” iyi reyting yapıyor diye ha bire tecavüz dizisi filmi yayımlayan televizyondan siz ne beklersiniz ki?

Suçlu: siz - siz - siz…

Suçlu hepimiziz… “Dekolte”yi suçluluğa vardıran İlahiyat Profesörü… Dayakçı kocayı, bir daha yapmaz diye evine yollayan polis… Kocandır, “döver de sever de” diyen cahil ve duyarsız hâkimler… Onca şiddete gözünü kapayan, “yuvandır, kocandır” diyen analar, babalar…

Sanki kadına yönelik bir şiddet, bir katliam yokmuş gibi yapan politikacılar, gazeteciler, doktorlar, mühendisler, reklamcılar, öğretmenler, öğrenciler, sanatçılar, okurlar…

Şu son referandumda , “ileri demokrasi”ye geçmek için “Yetmez ama evet” diyenler… “Yetti ama yine de evet” diyerek çıkar gözetenler… “Hayır” deyip de CHP’den kota hesabı sormayanlar… “Yetti artık kadın yazısı” diye bana kızanlar…

zeynep@zeyneporal.com

0 yorum:

About This Blog

About This Blog

  © Blogger template 'Contemplation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP