5.05.2007

05.05.2007 Protokol

Köln Edebiyat Grubu – Rapor –

Tarih: Cts. 05.05.2007

Yer: Gönül Sen Atölyesi-Simultanhalle-Köln-Volkhoven-Weiler

Konu: Güncel Konu, Gezi Izlenimleri, Mavi Yolculuk, Mine Urgan, Isil Özgentürk

Hazirlayan: Hasan Can

Katilanlar: Songül, Zafer T., Hüseyin G., Arzu, Nuray, Besen, Emrah, Sermin, Hülya,
Hasan, Mine Abla, Oktay, Zafer S., Nahide, Gönül, Dervis, Isik Abi, Elif,
Bahar, Gülfer, Ali, Burcak, Burak, Fatos


Degerli Arkadaslar, günesli bir cumartesi gününde piknik esliginde yapilan toplantimizin raporunu hazirlayip size aktarabilme zevkini ve sansini bana tanidiginiz ve tattirdiginiz icin öncelikle hepinize cok tesekkür ediyorum.

Calistigim icin toplantimiza ancak saat 20:00 den sonra katilabildim ve mangal keyfi sonrasi olusturdugumuz ates cemberinde baslayan sohbetimiz ve daha sonraki okumalarimiz esligindeki tartismalarimiz da zaten bu saatten sonraya denk düsüyordu.

Simultanhallesinin giris alaninda sagdan soldan topladigimiz odunlari üstüste koyarak yaktigimiz ates etrafinda sanki sadece bir edebiyat cemberi degil de, ayni zamanda herbiri birbirinden degerli bir insan cevheri olusturarak toplantimiza basladik.

Hepimizin sayip sevdigi Mine ablamiz, Haziran ortalarindan Eylül sonlari arasindaki sürecte isteyenlerle Bodrum-Gümüslük`te biraraya gelme teklifini yaparak söze basladi. Sözkonusu zaman diliminde Türkiye`de tatilini gecirecek olan arkadaslarin kimisi (Zafer Simet, Nuray, Arzu) yapilan bu teklife sicak baktiklarini dile getirdiler.

Yogun istek üzerine ve özellikle de Ali Gögercin arkadasimizin bu konuyu dile getirmesiyle Edebiyat Grubu Telefon Listemizin revize edilmesi, yani yenilenmesi gerekliligi vurgulandi. (Daha önce türkce kelime dagarcigimda bulunmayan revize kelimesini sagolsun Zafer Simet arkadasimizdan kaptim).

Burada parantez aciyorum ve diyorum ki: Rubai yazma aliskanligim yok ama yazsaydim mangaldaki biftek ve telefon listemiz hakkinda söyle bir rubai yazardim:

Iyice kizarsin mangalda agzimin suyunu akitan leziz biftek
Kizarinca yiyecegim onu ve dogacak icimde aziz bir istek
Istegimi avaz avaz bagiracagim Edebiyat Grubunun zarif kulagina
Gelin telefon listemizi revize edelim diye ekleyecegim sonuna

Toplantimizi yaptigimiz bu cumartesi günü Türkiye`de hangi takimin sampiyon olacagini önemli ölcüde belirleyecek olan önemli bir macin oynanmakta oldugunu Isik Abimizin Fenerbahce ve Besiktas takimlari arasinda hala devam etmekte olan futbol macinin su anki skorunu (FB 1:0 önde) bildirmesiyle hatirlamis oldum.

Gezi yazilari ve Türkiye ile ilgili yazilari okudugumuz toplantimizda daha önce Zafer Tastan arkadasimizin Istanbul`da bulundugu sürede bize mail yoluyla yazdiklarina da atifta bulunan Mine ablamiz, bu yönde girisimlerde bulunmamizin, gezip gördügümüz yerler hakkinda birseyler kagida aktarmamizin faydali olacagi üzerinde durdu.

Zafer arkadasimizin „yasadiklarimizla ilgili mi olsun?“ sorusu evet ile yanit buldu.

Kulagim konusulanlarda olsa bile havanin gitgide kararmasi ve etrafa ufak ufak kivilcimlar sacarak yanan atesin verdigi sicakligi yüzümüzde hissettigimiz, ancak buna ragmen kimimizin teni üsüdügü o sicak anda basimi kaldirip göge baktigimda uzayin en uzagindaki güzelliklere de kapali olmayan gözlerim gökteki parlayan bir yildizi gördü ve hayalperest gönlüm birgün
o yildizi da gidip görme hayaline dalip gitti o an…

Catir catir yanan atesin catirtilari kulagimizda ve isisi yüzümüzde ve dumani da göge yükselirken Arzu Coskun arkadasimiz gezdigi ve gezecegi yerler hakkinda yazi yazmayi denemek isteyenlerden biri oldugunu dile getirerek Mine ablamizin „deneme“ türü yazi yazma önerisine bir sekilde destek vermis oldu.

Güzel sohbetimizin akisi devam ederken Hüseyin Günbey arkadasimizin „TAKVA“ filmini bize tanitacagindan bahsedildi.

Bu arada Emrah arkadasin „toplantilarimizin bir kismini yasanan güncel olaylar hakkinda fikir alis-verisinde bulunmamiza ayirma“ önerisini herkes olumlu karsilayip bu öneriyi hemen uygulamaya koyulduk ve Türkiye`de yasanan olaylari degerlendirmesi icin öneriyi getiren Emrah arkadasa söz verildi. Emrah Ankara ve Istanbul`daki sivil toplum girisimlerini, birseyler degissin diye olusan yogun kalabaliklari güzel olaylar olarak nitelendirdi.

Sayin Abdullah Gül`ün tek aday olarak Cumhurbaskanligina secilememesinin erken secimi beraberinde getirmesi, öngörülen Anayasa degisiklikleri, halkin Cumhurbaskanini secme önerileri, sag kanatta DYP ve ANAP partilerinin birleserek Demokrat Parti `nin olusmasi gibi konulari Nahide hanimin, Isik abinin ve diger arkadaslarin bu konudaki görüslerini dile getirmesiyle bu yöndeki sohbet derinlesirken „DAS IST DOCH ASPHALT“ diye yanan atesimize müdahale eden SARISIN BAYAN cemberimizde kismen bir soguk dus etkisi yarattiysa da, özellikle ev sahibimiz konumundaki Gönül hanimin da girisimleriyle edebiyat atesimiz sönmeden yanmaya devam etti.

Kimi zaman özellikle Oktay arkadasin da kendisini anlamakta zorlandigi, ya da anlattiklarinin birbirine olan baglantilarini cözmekte zorlandigi Hüseyin arkadas ayrica Adapazari`na iliskin izlenimlerini de dile getirip, buralarin Fethullahcilarin kalesi haline geldigini vurgulamayi unutmadi.

Atölyesinde misafir oldugumuz Gönül Sen hanim araya girerek simdiye kadar cok seyleri hos gördügümüzü dile getirdi ve sucun biraz da bizde oldugunun altini cizdi.
Hüseyin arkadas son zamanlarda „dindar olanlar ve olmayanlar“ diye kutuplara bölünen ülkemizde dini maske altinda cok ukala insanlarin oldugunu, hic ummadigi yakinlarindan bile birilerinin Fethullahci oldugunu, eski ülkücülerin ve simdiki MHP lilerin eskiden solculara has olan devrimci tavirlari oldugunu ve Atatürk`e sarildiklarini vurgulayarak ülkemizde ilginc olayalarin yasandigina taniklik ettigini bizimle paylasiyor.

Bir arkadasimizin Ak Parti demesini elestiren Emrah arkadasimiz, lütfen Ak Parti demeyelim, Adalet ve Kalkinma Partisi diyelim uyarisinda bulunuyor.

Muhafazakar ve sag partilerin birlestigini, ama solda birlik olmadigini Zafer arkadasimiz üzülerek ve böylesi bir birligin özlemini cekerek bize aktariyor.

CHP nin belirlenen 22 Temmuz secim tarihini neden erken buldugunu anlamayan Emrah arkadasimiza yaniti Mine ablamiz „tatil oldugu icin“ diyerek yanitliyor.

Nahide hocamiz AKP nin bir kadro partisi oldugunu, kitle partisi olmadigini, kimin kimden sorumlu oldugunun bilindigini ve iyi organize olan bir parti oldugunu vurguluyor ve CHP nin ise tabanindan kopuk bir konumda oldugu, kontrol mekanizmalarinin olmadigi, bu partiye insanlarin ancak gönül bagimliliginin oldugunu söyleyerek yaklasan secimlerle ilgili düsüncelerini bizimle paylasti.

Yapilan yürüyüslerin herkesi etkiledigini, tatile gideceklerin döneriz, secime katiliriz dediklerini belirten Hüseyin olusan bloklasmayi ülke icin olumlu görmüyor.

Nahide hocamiz Türkiye`de yaptigi gözlemleri bize aktarirken secimlerde gözlemcilik sorunlarinin oldugundan ve dolaysiyla secim sandiklarindaki oylari manipüle etmenin mümkün oldugunu dile getirdi. Ayrica „Cumhuriyet karsiti“ diye algilayabilecegimiz partilerin kendi adamlarinin oy kullanabilmeleri icin gerekirse araba bile temin edebildiklerini söyleyerekte bu partilerin cok güzel organize olduklarini vurguladi.

Hüseyin Bursa`da ki bir kiz lisesinde görevli olan bir hademeden bahsediyor ve onun bu anlattiklarina baglanti kurarak Nahide hocamiz MHP icindeki zincirlerden söz aciyor. Örnegin hademe olan biri MHP icerisindeki konumu itibariyle ayni okulun müdürü olan birinden daha üst bir yerde bulunabilmektedir ve bu durumda müdürün degil de hademenin sözünün gecerli olacagi muhtemeldir.

Mine abla Güneydoguda AKP den ayrilan adamlarin konusmalarini dinlerken ürktügünü ve Türkiye`deki gidisattan ümitli olmadigini söylüyor.

Zafer Pazar günü gene secim olacagini ve AKP nin 367yi bulmaya calisacagini dile getirirken Türkiye`nin direkten döndügünü söylüyor. Belki solda da birlesmenin olabilecegini ve yüzde 10 barajinin belki yüzde 5 e inebilecegini anlatirken daha önce Köln`e gelen CHP den Kemal Anadol`un bile barajin inmesini istemedigini vurguladi.

Isik abinin sag partilerin bu bosluklari daha iyi degerlendirdiklerini, sol partilerin ise en basta Deniz Baykal`in varligiyla birlesemedigini, hatta Deniz Baykal`in parti basinda oldugu sürece yüzde 3 ile 4 gibi bir kitlenin partiye oy vermedigini bildiriyor. Buna ek olarak yüzde 4 civarinda bir kitle de tatilde oldugu icin önümüzdeki secimlerde oy veremeyecekler diyor.

Hüseyin 80 sonrasi dönemi Türkiye`nin handikapi olarak gördügünü söylüyor.

Nahide hocamiz insanlarin bir arayis icerisinde oldugunu, denenmeyenlerin denendigini söylüyor ve Izmir`de SHP nin zamaninda bir aday bile bulamadigindan yakiniyor.

Sevincli mi yoksa üzücü mü, bunu ancak taraftarin kendisi iyi bilir, Isik abinin verdigi macin son skor haberi aynen su: FB 1, Besiktas 0 ve sampiyonluk icin kritik mac bu skorla bitiyor. Üzülenlere gecmis olsun diyorum ve sevinenleri kutluyorum.

Saat kac oldu bilmiyorum, ama gec oldu galiba, Sermin arkadasimiz belki üsüdügünden, belki üsümediginden, aramizdan fazla gürültü koparmadan ve yanan atesimizin duman kokusunu o giyindigi pembelerine ve beyazlarina katarak sessiz sedasiz ayriliyor…

Giden Sermin arkadasi ugurlarken gelen Gülfer ve Burcak hanimefendileri aramiza aliyoruz ve kendilerine hos geldin diyoruz.

Ülke ve dünya sorunlariyla hasir-nesir olan Hüseyin arkadasimiz BOR madenlerimiz ile ilgili elindeki herzamanki gibi ilginc bilgileri aktarma ustaligini sergiliyor ve 9 trilyon dolarlik bir olayi 40 milyar dolara kapatmak isteyen Amerika`ya eger dogruysa hakli olarak dil uzatiyor. Bor madenlerini ucuza kapmalari yetmiyormus gibi bir de ülkemizin olan bu madenleri ancak isterlerse bize verecekler, yani bizi kendi madenimizden edecekler, bizim madenlerimizi sahiplenecekler.

Nahide hocamiz Bor madeni ile ilgili listelerin oldugunu, fakat bunlarin nedense gercek miktarindan daha az olarak gösterildiklerini belirtmektedir.

Yeraltindaki madenlerimizden bahsederken yeralti dünyasinda da ne olup bittigini bildiginin ipuclarini bize yansitan Hüseyin söylenenlere ek olarak madenlerle ilgili gercek bilgilerin devlet sirri diye verilmeyip gizli tutuldugunun hem altini hem üstünü ciziyor.

Mine abla Ciller döneminden, aile cikarlarindan, globallesme sürecinde Türkiye`nin yerinin konuldugundan ve Türkiye batinca disarida hesaplari olanlardan bahsediyor ve tüm bunlardan dolayi ümitsizligini bizlere yansitmaya calisiyor.

Hasan, yani ben, fazla karamsar olmamamiz gerektigini, Türkiye`nin krizlere ragmen hep ayakta kalabildigini, hatta krizlere ragmen dis yatirimlarin yapildigini ve Türkiye ile ilgili dis yayinlarda yapilan yorumlari aktariyorum.

Nahide hocamiz tekrar bir durum degerlendirmesi yapiyor.

Mine ablamiz Türkiye`yi satiyorlar derken ben saatler ilerledikce gökteki yildizlarin sayisinin cogalmakta oldugunu farkediyorum.

Gökteki yildizlar artadursunlar, yaktigimiz ates etrafindaki edebiyat yildizlarinin bir kismi üsümeye baslamis artik. Ben bile, ben ki üsümeyen erkek kategorisinde en ön siralarda yer alirken, yanan atese ragmen arabamdaki battaniyemi alip sirtima doladim ve battaniyemin bir kismini da diger üsüyenlerin yararina sundum.

Mine ablamiz da üsümüs olmali ki, iceri gidelim önerisini getirdi, hem iceride okunulmasini arzu ettigi parcalari da daha rahat ve üsümedigimiz bir ortamda okumus ve üzerinde tartismis olacagiz.

Hep beraber iceri gecelim derken Besiktasli arkadasimiz Burak ve sevgili esi Fatos hanim aramiza katildilar… Gec gelmeleri maci izlemelerinden olsa gerek… (Ben yazdim ama burayi Mine abla okumasin, okuduysa eger okumamis gibi yapsin, görmezden gelsin, cünkü Besiktasli Burak arkadas zaten mac yenilgisini belki hala üstünden atabilmis degil)…

Yanan ates etrafinda, parlayan yildizlarin sahitliginde, velhasil sadece bir akdenizi eksik olan romantik diyebilecegimiz bir atmosferde asktan meskten degil de, ülkemizin sorunlarina deginmemiz yadirganmamali diye düsünüyorum.

Sohbetimiz yeni katilanlarla atölye icerisinde devam etti.

Nahide hocamiz Isil Özgentürk`ün kaleme aldigi bir gazete ekini okuyor ve ben ilginc buldugum bu satirlari hafizama not ediyorum: „Dünyayi gezin, ama önce Türkiye`yi gezin.
Bu kadar cesitlilige ragmen Türkiye nicin bir Turist Cenneti olamiyor? Artik sadece deniz, kum ve günes satamayiz. Turist sayisi düsük. Afyon`daki bir soför Frikya vadisinin nerede oldugunu nicin bilmesin? Uygarliklar burnumuzun dibinde ama neden bunlari merak edenimiz yok denecek kadar az? Neden müzeler gezilmiyor?“

Arzu esi Ali ile tatile ciktiklarinda tarihi yerleride gezi planlarina katmak istediklerini belirtiyor.

Isik abi Istanbul disinda genel bir bilgilendirmenin olmadigindan sikayetci.

Hüseyin`de ayni sekilde sehir tanitiminin yapilamadigindan yakiniyor.

Burak üniversite yillarinda arkadaslariyla ülkemizin bütün kiyilarini gezdiklerini dile getirirken herkesin herseyi bilmek zorunda olmadigini, kimilerinin bu gibi seylerden sikilabileceginin dogal karsilanmasi gerektigini söylüyor.

Isik abi bunun üzerine ögrenmek isteyene bilgi sunulmadiginin altini ciziyor.

Mine abla hic olmazsa soför bilsin diyerek bu yöndeki duyarsizliga parmak basiyor.

Zafer Tastan arkadasimiz yerlilerin olaya ayni perspektifte bakmadiklarini, bakamadiklarini ve Isil Özgentürk`ün de kaleme aldigi bu gezi yazisinda bunu böyle saptadigini belirtiyor.

Nahide hocamiz „Yurtdisini tanimadan ülkemizi taniyalim“ diyor ve Mardin`de DÜNYANIN ILK GÜNES SAATInin oldugunu ve bir papazin herseyi ayrintilariyla anlatabildigini söylüyor.

Arzu Istanbul ve Antalya illerimizi birbirleriyle kiyasliyor.

Isik abi gene yeterince ve doyurucu bilgi verilmedigini aktariyor.

Hüseyin Of`lu bir hocadan bahsediyor. Osmanli dönemi anlatiliyor, ancak Abdal Mahallesinden söz acilinca Abdal kelismesine alerjisi olan hoca ile o anda sohbetin koptugunu bildiriyor.

Isik abi Türkiye`nin tanitiminin önce kendi ülkemizi kendimize tanitmakla olmasini ve Turizm Bakanliginin bu konuda calisma yapmasini gerekli görüyor.

Zafer “lafimi caldin” diyerek söz aliyor ve turistlerin yazin Antalya`ya ve kisin Uludag`a gittiklerini ve bunun ülke tanitimi icin iyi degerlendirilmesi gerektigini söylüyor.

Arzu öyküleri siirle anlatan adini bilmedigim bir kitaptan söz ediyor. Bir tatil esnasinda Orhan Pamuk üzerine yaptiklari bir sohbette yasadiklarini da dile getiriyor.

Ali Gögercin ve Burcak Cem-Ali`yi de yanlarina alip aramizdan ve sohbet arenamizdan ayriliyorlar.

Burak Isil Özgentürk`ün “Güneydogu” kitabindan okuyor. Burak`in okuduklarindan kisa not aliyorum: “Cig köfteyi Urfa`da yiyin, Harran evlerine konuk olun.” Güneydoguda insane cografyasi bambaskadir. Harran evlerinin benzerleri Italya`da bulunmaktadir ve Italyanlar kökenlerini kesfetmek icin bu bilgiyi degerlendirmektedirler.

Güneydoguda insan cografyasinin baska oldugu dile getirilirken Hasan arkadasiniz (yani bendeniz) ülkemizi tanimak bakimindan ve birbirimizin geldigi yöreleri tanimamiz acisindan var olan internet sitelerinin listelenmesini öneriyorum ve böylesi bir siteyi müsterilerimden birini ziyaretimde kesfedip begendigimi anlatiyorum.

Isik abi “Gezi” adli bir kitabin icerisinde bütün Türkiye`nin anlatildigini söylüyor ve okumamizi öneriyor.

Zafer Ablamiz hayrani oldugu Murathan Mungan ve Mardin hakkinda guruba birseyler aktarirken kulagim nerdeydi bilmiyorum, atesin catirtisindan mi desem yoksa yildizlarin görkemli parlayisindan mi desem, söylediklerini tam algilayamadim. (Görüsünce sorarim kendisine).

Mine abla Nahide hocamizin cok yerleri gezdigini bildiginden kendisinden bu konuda bir seyler hazirlayip anlatmasi dileginde bulundu ve buna olumlu bir yanit aldi.

Atölyesinde misafiri oldugumuz Gönül Sen hanim Türkiye`de yaptigi tatil izlenimlerini bize anlatirken tarihi degerlerin yok edildigini, fresklerin yok edildigini, gözlerin oyuldugunu, eserlerimizi koruyamadigimizin altini ciziyor. Bu yöndeki ilgili yerlere yazdigi yazilarin ise yaradigini ve verimli bir sonuc verdigini anlatarak teselli buldugunu ifade etti.

Mine abla Gümüslük`te yapilan kazi calismalarinda ortaya cikan eserlerin yok oldugunu ve calindigini ima ediyor.

2 aylik dövizli askerlik yaptigi yillarda Pamukkale`yi de ziyaret eden Hasan arkadasiniz, yani gene ben, Pamukkale`nin o pamuk beyazliklarinin oradaki yapisallasmadan dolayi kayboldugunu ve kimilerin olusumu yillar, asirlar süren o beyazliklari parca parca edip bir hatira olarak cantalarina attiklarini gözlemledigini anlatiyor.

Burak agac kesimlerininde bir problem oldugunu dile getiriyor.

Mine abla Istanbul`da Haydarpasa Gari`nin hotele dönüstürülecegini üzülerek söylüyor ve atesimize müdahale eden Sarisin Hanimin tavrini önemsiyor.

Gene bendeniz Berlin`deki Bergama (Pergamon) eserleri konusu üzerinde duruyorum.

Hüseyin bunun üzerine bunlar hirsizdirlar diye elestirel tavrini tüm ciplakligiyla ortaya döküyor.

Gönül Sen arkadasimiz ise bu eserlerin iyi ki de burada olduklarini vurguluyor, cünkü burada korunduklarini savunuyor.

Nahide hocamiz sadece bir projenin gerceklestirilebilmesi icin belediye karariyla fay hattinin kaydirildigi olayini bir komedi olarak niteliyor.

Hüseyin konusmaya baslar baslamaz misil misil uyuyan bebek aglayarak Hüseyin arkadasin anlattiklarina bir sekilde üzülüyor, cünkü Adapazari`nda tam da Askeri Komutanligin yanibasinda uyusturu varliginin aglanacak bir manzara oldugu süphesiz.

Gönül Sen arkadasimiz bir baska konuya deginerek Orhan Pamuk hakkindaki görüslerini dile getirdiginde Zafer Tastan arkadasimiz Kar kitabini okumasini tavsiye ediyor. Bu kitabin bende bulundugunu ve arzu ederse kendisine verebilecegimi söylüyorum.

Mine ablanin bir dinozorun hikayesini okumakta, Mine Urgan`dan bahsetmekte oldugu bu anlarda Emrah ve Besen arkadasimiz iki cul gibi gömülmüsler yumusak koltuga, oh gel keyfim gel…

Nahide, Zafer hanim ve Isik abi de bos dururlar mi? Sohbet devam ederken giriste bulunan cay ve salataya bilmem ne kurtlar gibi saldirmasalar da, gecenin ilerleyen saatlerinde hakli olarak acliklarina bir cözüm arayisindadirlar. Acligini fark eder etmez Hüseyin arkadas ta var hiziyla muza saldirmaktadir.

Mine abla Bodrum ile ilgili yaziyi okumaktadir.

Bu arada Arzu ve Elif ayriliyorlar.

Emrah Mavi Yolculuk hakkinda yazilmis bir yaziyi okuyor. Istanbullular Anadolu gezilerine pek cikmazlardi. Ic turizm 70li yillarda basliyor. Mine Urgan`in Anadolu gezilerinde dikkatini ceken su olmus: Cumhuriyet gazetesi okunuyormus. Gezginci, serüvenci ruha sahip Mine Urgan bu kültürel Anadolu gezilerinde „Tasra Insani`ni“ taniyor.

Mavi Yolculuk`tan bahsettigimiz su anlarda telefonum caliyor. Herzaman kistigim halde nedense bu defa sesi kismayi unutmusum. Telefonda Ali, biraz önce aramizdan ayrilan Arzu`nun esi Ali. Saat 00:02. Arzu`yu merak etmis, özlemis ne yapalim. Selamlarini guruba iletiyorum ve tersini de yapiyorum ve Arzu`nun bes dakika önce yola ciktigini kendisine bildiriyorum.

Nahide hocamizin sorusu üzerine TECESSÜS ün merak demek oldugunu ben de ögrenmis oldum.

Kendisi de öyle düsünüyor mu bilmiyorum, ama Gönül Sen arkadasimiz Mine Urgan`in „Bütün tiyatrocular delidir“ sözlerini bize bildiriyor.

Mine abla Mine Urgan`i okuyor.

Gönül Sen Isil Özgentürk`ü merak ediyor ve Mine ablalarin kendisini taniyip tanimadiklarini bilmek istiyor.
Mine abla sahsen tanimadigini ama onunla icli disli oldugunu cevap olarak veriyor.

Isik abi Türkiye`nin yakin tarihi ile ilgili biri oldugunu dile getiriyor.

Zafer Hanimda Isil Özgentürk`ü cok sevdigini ve özel biri oldugunu vurguluyor.

Mine abla sözkonusu kisilerin, ister Mine Urgan olsun, ister Isil Özgentürk olsun, bunlarin cok seyi birebir yasadiklarini belirtiyor.


Evet, Gönül Sen arkadasimizin “Denizin Ortasinda” yazisini zevkle okumasiyla bugünkü okumalarimiz sonlandi ama Emrah arkadasin bu yöndeki sorusu üzerine Bodrum`un özellikleri üzerine sohbet devam etti.

Bodrum her mevsimde her insana hitab eden özellikleriyle, maritimiyle, yurdun cesitli sehirlerinden gelen cocuklarin olusturdugu senfoni orkestrasiyla, sanatcilariyla, barlariyla, halikarnasiyla, koylariyla vs. vs. siyle rüyalarimizi süslemeye devam edecektir Bodrum..

Toplantimiz saat 00:34 te bitmistir. Bir diger toplantimizda tekrar birarada bulunmak dilegiyle hosca ve saglicakla kaliniz sevgili arkadaslar…

Yazdiklarimi sabirla, ilgiyle ve anlayisla okudugunuz icin ise ayrica herbirinize ayni sicaklikla ve samimiyetle tesekkür ediyorum, elestiri ve begenilerinizi bekliyorum, yaptiginiz ve yapacaginiz her iste basarili olmanizi diliyorum…

Hasan Can
Köln, 11.05.2007


0 yorum:

About This Blog

About This Blog

  © Blogger template 'Contemplation' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP